Süheyl Gürbaşkan, “Bilgim beni yanıltmıyorsa, bu gibi uluslararası festivallere ilk kez katılan reklam ajansı biz olduk.” diyerek bu alanda da öncü olduklarını gösteren Cannes’daki 23. Dünya Televizyon ve Sinema Reklam Filmleri Festivali’ne nasıl katıldıklarının hikayesini anlatır:
“Dış İşleri Bakanlığı Sansür Kurulu’ndan geçirdiğimiz iki filmimizle katıldık. Mintax için yaptığımız bir film TV filmleri yarışmasında, Pereja için yaptığımız renkli, dessin-animé bir filmimiz de sinema reklam filmleri yarışmasında yer aldı. Pereja filmi, arkadaşımız Erim Gözen tarafından çizilmiş, Anadolu’dan belli bir yörenin folklor müziğini de tanıtan, ilginç bir yapıtımızdı. Gerçekten çok güçlü filmler arasında dereceye giremedik. Bütün kazancımız festival süresince Cannes‘da bayrağımızı dalgalandırmak, bu konuda Türkiye’nin de varlığını kanıtlanmak oldu.
Festivale katılmak isteğimizi yarışma komitesine bildirdiğimiz günlerde bize, başvuruyla ilgili bilgilerle birlikte, ayrıca bir önceki yıllara ait katalogları da gönderdiler. Bunları incelediğimde, dünyanın her köşesinde satıldıklarını, reklamcılıkla ilgili bütün kuruluşlar tarafından izlendiklerini anladım. Kataloğun bir de ilan tarifesi vardı. Reklamcılığı ilgilendiren bütün konuları kapsayan ilginç ilanlar yayınlamışlardı. Fakat, herhangi bir reklam şirketinin ilanı yoktu. Festival komitesine bir mektupla başvurarak, kataloğun tam ortasına rastlayan karşılıklı iki sayfaya, İstanbul Reklam Şirketi olarak ilan verip veremeyeceğimizi sordum. Kısa bir süre sonra Festival Komitesi’nden olumlu cevap aldım. O yıl Boğaziçi Köprüsü bitmiş, açılmasına kısa bir süre kalmıştı. Köprünün renkli, panoramik bir fotoğrafını katalogda yayınlamak, İstanbul’da, bu modern yapıtın doğduğu şehirde, biz de varız demekti amacım.
Sonuç olarak, Boğaziçi Köprüsü’nün güzel bir fotoğrafıyla birlikte, İstanbul Reklam’ın faaliyetini tanıtan, Türkiye’de batılı anlamda reklamcılığın da gelişmekte bulunduğunu belirten bir ilan hazırladık, yolladık. 1972 yılında yapılan ve doksana yakın ülkenin katıldığı bu festivalde, kataloğun tam ortasında en büyük ilan olarak çıktı. O tarihe kadar, reklamcılıkla ilgili konuların dışında, doğrudan doğruya hiç bir reklam şirketi bu kataloğa ilan vermeyi akıl edememiş.
Ertesi yıllar, bizden esinlenerek İsveç’ten, Amerika’dan, Fransa’dan da reklam şirketleri kendi ilanlarını vermeye başladılar.”